Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, Bloomberg HT yayınında bankacılık sektörüne ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.
Çakar’ın öne çıkan ifadeleri şunlar oldu:
Türkiye ekonomi modelinde hedef, ithalata dayalı, tüketimin ön plana çıktığı cari açığa sebebiyet veren modelden çıkıp yerel üretim ve cari denge üzerinde büyümeyi sürdürülebilir kılmaktı.
Bu modelde yatırım ve istihdam gibi anahtar kavramlar öne çıkıyordu.
Üretimde yüksek teknolojiye dayalı, üretimi mümkün olduğunca yurt içinde katma değerle yapmak felsefesiyle yola çıkıldı.
Türkiye’nin ihracatına bakıldığında bunun kısmen başarıldığı görüldü.
2022 BİR ÇOK MALİYETİ ETKİLEDİ
2022’nin özetini savaştan bağımsız yapmak eksik olur. Savaş birçok maliyeti de ekledi. Euro Bölgesi’nde maliyetler yükselince bizim ithalat üzerinden maliyetlerimiz de arttı.
Türkiye’deki cari dengenin sürdürülebilir olması önemli. Bunun için ihracat, turizm gibi döviz kazandırıcı faaliyetler bizim için önemli. Yurt dışı müteahhitlik Rusya ve Orta Doğu’daki gelişmeler dolayısıyla istediğimiz gibi gerçekleşmedi.
ENERJİNİN OLUMSUZ ETKİSİ OLDU
Cari dengede pozitif gelişmeler olmasına rağmen maliyet tarafında enerjinin olumsuz etkisi oldu. 2022’de enerji faturası 97 milyar dolara vardı.
Tüm bunlara rağmen büyümede emsal ülkelere göre pozitif bir performans gösterdik. Yüzde 5 civarında büyüme makul bir büyüme. Çin gelişmekte olan ülkelerde sıralamayı etkiliyor.
Büyümenin kompozisyonunda son çeyrekte iç tüketim etkili olmakla beraber net ihracatın katkısı hep oldu. Makine yatırımları son 12 çeyrektir artış kaydediyor. Bankacılık sektörünün tüm rasyoları pozitif kaydedildi.
Bütçe de belli bir disiplin içinde kaldı. Kamu ve özel sektörün yabancı para cinsinden borçları nisbi şekilde azaldı.
ENFLASYON FİYAT MEKANİZMASINA ZARARLI
Enflasyon fiyat mekanizmasında ciddi bir bozulma getiriyor. Enflasyonda tedbir alınmazsa sabit gelirlinin durumu bozulur. Enflasyonda sabit gelirlileri koruyacak düzenlemeler gerekir. Son dönemde alınan bazı düzenlemeler vatandaşı koruma hedefi gözetiyor.
Enflasyon dünyada da 2022’de en büyük sorun oldu.
Enflasyonun nedenlerine bakmak lazım. 2020 yılında pandeminin etkisiyle üretimi ve istihdamı korumak amacıyla tüm ülkeler genişleyici para politikası uyguladı. Bu da talep enflasyonu yarattı. Bu talep enflasyonu üzerine bir de sonra maliyet enflasyonu geldi. ABD ve Avrupa’da resesyonu göze alarak faizler artırıldı. Türkiye büyümeden taviz vermek istemediği için arzı artarak enflasyonu kontrol altına alma yoluna gitti.
DURGUNLUK KISMEN GEVŞEYECEK
Euro Bölgesi’nde resesyonun kısmen gevşeyeceği öngörülüyor. Enflasyonu önümüzdeki dönemde mutlaka aşağı çekmemiz gerekiyor. Burada mutlaka arzı artırıp, katma değerli üretimi artırmalıyız. Türkiye’nin enflasyonun temelinde her zaman cari açık olmuştur. Cari açığı yönetecek politikalar geliştirmeliyiz.
‘ENFLASYON YÖNETİLİR SEVİYELERE EGELECEK’
Ekonomide tek değişen yoktur. Tüm dinamikleri doğru kurgulayarak modelleri işlemek gerekir. Beklentilerin doğru yönetilmesi lazım. Türkiye’de enflasyonda beklentilerin kırılacağını, enflasyonun da yönetilir seviyelere geleceğini düşünüyorum.
Son zamanlarda yapılan bazı düzeltme kalemlerinin piyasada şüphesiz genişletici bir etki yaratacağı açık. Enflasyonda sabit gelirlileri koruyacak düzenlemeler yapılması gerekiyor. Ben bunları bu kapsamda değerlendiriyorum. Bunu TCMB Başkanımız da belirtti, hesaplamalarının yapıldığını söyledi.
2022’de bankacılık sektörünün kredi büyümesi 2,6 trilyon TL. 23 milyar dolarlık yabancı para kredi bakiyesi de kapatıldı. Reel sektöre 1,7 trilyon TL kredi kullandırdık. Reel sektöre kullandırılan kredi yüzde 93 oranında arttı. KOBİ kredilerinde artış yüzde 104 seviyesinde.
Finansal erişim açısından bankacılık sektörünün reel sektöre verdiği kredide eksiklik olduğunu söylemek doğru değil.
Türkiye’nin finansal sisteminin yüzde 85’i bankacılık sektöründe. Türkiye’de kullandırılan kredilerin yüzde 98’i de bankacılık sektöründe. Yükün önemli kısmı sektörün üzerinde ve biz sorumluluklarımızın farkındayız.
TOPLAM KREDİ BÜYÜKLÜĞÜ 7.7 TRİLYON TL
Türkiye’de toplam kredi büyüklüğü 7,7 trilyon TL’dir.
Makroihtiyati tedbirler kredilerin doğru alanlara gitmesi için uygulandı. Bu tarafta başarı sağlandı. KOBİ’lere, esnaflara kullandırılan krediler düzenlemelere tabi değil. Selektif olmayan krediler için aylık yüzde 3 büyüme öngörüldü ya da yüzde 30 menkul kıymet tesisi getirildi.
Kredilerin yüzde 20’si bireysel, yüzde 80’i de reel sektöre gitti. Bir yılda KOBİ’lerin kredilerdeki payı yüzde 5 arttı. İmalat sanayisinin payı yüzde 29’a çıktı. Selektif kredi politikası bu sonuçları doğurdu.
Bankacılık topladığı kaynağı iki gruba dağıtır. Bunlardan ilki kamu. Hazine’nin borçlanmasının yüzde 70’ini bankacılık sektörü karşılıyor.
Menkul kıymet tesisinin ekstra bir şok olmadığı durumda sermaye yeterlilikleri üzerinde bir sorun oluşturacağını düşünmüyorum.
Sermaye ihtiyacı anlamında Türkiye’de sermaye konması gerekir denen bir banka yok. Bankalarımız sermaye rasyolarına göre iyi durumda. Acil bir sermaye ihtiyacı içinde olan bankamız yok.
3 kamu bankasının bilanço büyüklüğü yüzde 37 paya tekabül ediyor. Kredilerin de yüzde 48’i üç kamu bankası üzerinde. Son 3 yılda bunlar artış gösterdi. Yüzde 37-40 sektörü domine eden bir rakam değildir.
Kur korumalı mevduatta 1 trilyon TL civarı TCMB taraflı, 400 milyon TL’si de Hazine’nin ürününde. KKM süreç itibariyle başarılı oldu. Mevduatımızın yüzde 35’i TL idi, bu oran yüzde 54’e çıktı.
KKM’de yüzde 12 faiz oranı düşük kalmıştı. TCMB de bankaları bu konuda serbest bıraktı.
KKM bize önemli bir maliyet avantajı sağlıyordu. Önümüzdeki süreç itibariyle biz yüzde 60 hedefinin tutturulmasına bakacağız. Sektör son dönemde 5-6 puanlık opsiyonlar veriyordu. Kabaca ben burada üst sınırın yüzde 17-18 seviyelerine oturacağını düşünüyorum.
Forward işlemlerin çok büyük bir payı yok, düzenlemelerin etkisi sınırlı kalır.
Bizim ana finansman kaynağımız mevduat. Mevduat dışı kaynaklar da var. Mevduatta ortalama bir maliyet buluruz. Bu ortalama maliyet dikkate alındığında net faiz marjını yakalayabilecek durumdayız. Ziraat Bankası’nın bu marjı yüzde 5 civarında.
Sektörün 218 milyar dolar yabancı mevduatı var, kredisi de 132 milyar dolar civarında. Ciddi anlamda yabancı para mevduat var. Otorite yabancı para olanların yabancı para kredi kullanmasını istiyor.
2 yıl öncesine göre uluslararası sermaye hareketleri durağan. Ama dünyada çok fazla para var. Bankacılık sektörü olarak kaynak bulma konusunda bir kısıtımız yok.
Sendikasyonlarımızı yenileyebilecek durumda. 500 milyon dolarlık eurobond ihracına 2,5 milyar dolarlık talep geldi. Bu borçlanmamızı gerçekleştirdik.
Yurt dışı borçlanmanın maliyeti arttı ancak kaynak bulma sıkıntısı yok.
Ziraat’in kredi payı yüzde 16, kurumsal kredilerdeki payı yüzde 19 civarında. 481 milyar TL’lik kredi büyümesi gerçekleştirdik.
2022’de sektörün özkaynak kârlılığı yüzde 40 civarındaydı. Ziraat’in yüzde 28-29 civarındaydı. Enflasyon muhasebesi uygulansa özkaynak kârlılığımız yüzde 16,7 olurdu.
BDDK banka bazında bazı hususları dikkate alarak belli marjlarda kar dağıtımına yol açabilir. BDDK’ya bu yönde bankalar taleplerini iletmişti. Bu açıdan bankalar da memnun.
“TARIM EN ÖNEMLİ SEKTÖR OLMAYA DEVAM EDECEK”
Güvenilir ve sürdürülebilir gıda en önemli unsurlardan biri oldu. Tarım en önemli sektör olmaya devam edecek. Ülkemizin bu konuda büyük potansiyeli var. Bizim ana misyonumuz tarımı finanse etmek. Geçen sene tarımda yeni bir fokus yaşadık. Bunun tanımını da tarım ekosistemi olarak yaptık.