EBRU SUNGUR
Önce pandemi, ardından Avrupa’nın yanı başında savaş… Dünya zorlu bir sınavdan geçiyor. Her ülke, her sektör bu küresel gerginlikten payına düşeni alıyor. Kuşkusuz bu dönemin kazananı, payına düşenden ders çıkarmayı bilenler olacak. QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan da bu düşünceyi paylaşanlardan… Kariyer yolculuğunu ve QNB Finansbank’ın güncel gelişmeler karşısındaki aksiyonlarını Milliyet Executive’e anlatan Ömür Tan, “Krizler bankacılık için en iyi öğrenim dönemleridir. Krizlerin insanı geliştirdiğini düşünüyorum. Bu tip deneyimler farklı coğrafyalarda yeni sorumluluklar almak adına önemli bir kazanım olabilir” diyor. Bankacılığın çok popüler olduğu 1990’larda istatistik bölümünü bitirdikten sonra sektöre adım attığını belirten Ömür Tan, kariyerini planlama dönemini şöyle anlatıyor: “Kariyerimin en önemli birkaç dönemecinden bahsetmek istiyorum. Üniversiteyi bitirdikten sonra Ankara’dan İstanbul’a taşınma kararım oldu. Sonrasındaki en önemli adım ise QNB Finansbank ailesine katılmamdı. Genç bir bankacıydım 3 yıla yakın bir zaman başka bir özel bankada çalışmıştım. O dönemde Türkiye’de pandemi döneminde gördüğümüz benzeri bir transfer dönemi vardı. Gelecek vadeden gençler için birçok fırsat kapısı açılmıştı, ben de belki de iş hayatımın en önemli kararlarından birini aldım. Tabii o günlerde bunu bilmiyordum. QNB Finansbank’ın bir parçası oldum. Benim için hem bir okul, hem de bir aile olan bankamda kariyerimdeki ikinci önemli dönemi de atlattım. Daha yüksek ücret ve fırsatlarla arkadaşlarım başka bankalara ya da başka sektörlere geçerken ben bankamda kalmayı tercih ettim. Kariyerimde ilk aşamada şube yani saha tarafında daha çok müşteri ile iç içe geçen bir dönem yaşadım. Sonrasında ise önüme çıkan fırsatlar ve değer verdiğim yöneticilerimin de hem yönlendirme hem de tavsiyeleriyle kariyerimi planladım.” Kariyerine 1995’te başlayan Ömür Tan, 2008’e kadar ‘sahada’, sonrasında ise genel müdürlükte görev yaptığını kaydediyor. Bu yılın başında ise QNB Finansbank Genel Müdürü olarak atanan Ömür Tan, “Geriye dönüp baktığımda siz işinizi iyi yaptığınızda ve iş arkadaşlarınızla iyi niyetle ve pozitif bir bakış açısıyla çalıştığınızda hayat da sizi ödülü başarı ve ilerleme olan bir yola sokuyor” diyor.
Önemli bir kazanım
QNB, 31 ülkede faaliyet gösteren büyük bir grup. Dünyanın içinden geçtiği zorlu durum malum… Uluslararası gruplardaki yöneticilerin böylesi kriz zamanlarında başarılı sınav vermelerinin ardından daha geniş coğrafyalar için sorumluluklar üstlendiklerini daha önce de gördük. Ömür Tan bu düşünceye bakışını şöyle anlatıyor: “1998 yılında QNB Finansbank’ta işe başladığımda bankanın o günkü sahibi Türkiye’nin en önemli iş insanlarından Hüsnü Özyeğin’di. O yıllardan itibaren başta Hüsnü Özyeğin ile çalışmıştık, sonrasında 2006 yılında Yunanistan’ın en büyük bankası NBG (National Bank of Greece) bankayı satın almıştı. 2016 yılında QNB bankamızı satın alana kadar aslında Yunanistan tarafından da yöneticilerle yakın bir şekilde çalıştık. Ayrıca şunu da eklemem lazım ki 2001 yılında Türkiye’de ciddi bir bankacılık krizi görmüştük. Biz ise ayrıca Yunanistan borç krizinde ciddi bir sınav verdik. Ana hissedarımız olan banka çok zorlanmıştı. İki çok kritik krizi ise aşmıştık. Bence bu tip krizler bankacılık için en iyi öğrenim dönemleridir. Biz de banka olarak Yönetim Kurulu Başkanımız Ömer Aras’ın öncülüğünde çok kritik dönemleri birlikte atlattık. Bu dönemlerde çok şey öğrendik ve bu tip krizlerin insanı geliştirdiğini düşünüyorum. Bu tip deneyimler farklı coğrafyalarda yeni sorumluluklar almak adına önemli bir kazanım olabilir. Bu düşünceye katılıyorum, kriz dönemleri önemli kazanımlardır ve bir anda hiç tecrübe etmediğiniz yeni şeyleri yaşayarak görür ve öğrenirsiniz.” 2016’da Finansbank’ı satın alan QNB Grubu’nun Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin en büyük bankası olduğunu vurgulayan Ömür Tan, “Bizim finansal gücümüze güç kattığını ve birçok konuda bizi yukarı taşıdıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Bugün dünyanın 31 ülkesinde faaliyet gösteren ve dünyanın en güvenilir finansal kurumlarından bir tanesinin parçası olmak bizim için hem avantaj, hem de bir prestij kaynağı. QNB açısından düşündüğümde bizim yönetim anlayışımızı gerçekten benimsiyorlar ve birçok başka finansal kuruluşta göremeyeceğinizin aksine yönetimde bize güveniyorlar. Ayrıca Türkiye’den hem Katar hem de faaliyet gösterilen diğer ülkeler için insan ve teknik bilgi desteği alıyorlar. QNB Grubu ile küresel birçok inisiyatif ve proje yönetiyoruz, dönemsel olarak farklı coğrafyalarda süreli veya kalıcı olarak çalışan arkadaşlarımız da oluyor” diyor.
Herkes için fayda
Bir genel müdür olarak en başta hissedarlara, diğer taraftan da çalışanlara karşı çok önemli sorumlulukları bulunduğunu vurgulayan Ömür Tan, “QNB Finansbank’ta halihazırda çalışan yaklaşık 11 bin çalışanın değil hatta onların ailelerinin de sorumluluğunun üzerimde olduğu bilinciyle hareket etmeye özen gösteriyorum. Aldığımız kararlarda herkes için fayda prensibini gözetiyoruz” diyor. Tan şöyle konuşuyor: “Ben burada özellikle çalışanlara ayrı bir parantez açmak istiyorum. Benim hayatım boyunca her zaman en dikkat ettiğim şeylerden birisi ekiplerimdeki insanların mutluluğu ve huzuru oldu. Kurum bağlılığının ve yaptığı işi sevmenin başarıda çok önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Her zaman söylerim Allah korusun başıma bir şey gelecekse QNB Finansbank’ta gelsin çünkü bankam her zaman yanımda ve bana sahip çıkar. İşte biz bu anlayışa sahip bir yönetimiz. Bugüne kadar genel müdür yardımcılığım dahil ekiplerimdeki arkadaşları dinlemeye, onların sorunlarını ve sıkıntılarını elimden geldiğince çözmeye çaba sarf ettim. Benim çok iyi bildiğimi düşündüğüm bir şey var; mutlu çalışanlar mutlu ekipleri ve beraberinde sürdürülebilir başarıları getirir. Bu sebeple de yeni görevime başladığım zaman ilk işlerimden bir tanesi en alttan en üste kadar yüzlerce çalışanımız ile bire bir konuşmak, onların sıkıntılarını dinlemek ve yapabildiğimiz çerçevede onların sorunlarını çözmek oldu.
Bankalar artık sadece banka değil
Bankacılığın tanımının her geçen gün değiştiğini söyleyen Ömür Tan şöyle devam ediyor: “Ekonomik ve sosyal gelişmeler bankacılığa yeni alanlar açarken aslında eskiden sadece kamu bankaları tarafından destek göreceği düşünülen kesimlere özel bankaların da yakından destek sağlaması imkânını sağlıyor. Artık başta KOBİ’ler, tarımsal işletmeler ve genç girişimciler olmak üzere ekonomik sistemde önemi artan kesimlerin bankalardan ciddi destek aldığını söylemek mümkün. Ekonomide çarklar dönerken artık üretim, katma değer, yüksek istihdam öncelikleri ön plana çıkıyor. Bu açıdan bazı kesimler de ekonominin büyümesi ve refah seviyesinin artması için önceliklendiriliyor ya da daha çok finansal destek bulabiliyorlar. Biz de banka olarak KOBİ’lere yani üreticiler başta olmak üzere küçük ve orta ölçekteki işletmelerimize hem finansal hem de finansal olmayan hizmetler veriyoruz. Sağladığımız finansman kaynaklarının yanı sıra Dijital Köprü gibi finansal ya da finansal olmayan ancak işletmeler için hayati önem taşıyan hizmetlerimizle hem KOBİ’lerin büyümesini, hem de ülkemizin ekonomisinin kalkınmasını destekliyoruz. Aynı zamanda genç girişimciler ve parlak fikirler için de QNBEYOND gibi bir kuluçka merkezi kurduk ve yeni girişimleri dinliyoruz, değerlendiriyoruz ve onların işlerini büyütebilmeleri için de destek sağlıyoruz. Bence finansal sektördeki anlayış da son zamanlarda biraz daha değişiyor. Bunun sebebi ise artık bankaların sadece banka olmaması ve farklı sektörlerdeki firmaların da bankacılık ile ilgili işlemler yapabilmesiyle ilgili. Dünyaya baktığımızda da banka dışı büyük firmaların bankacılık tipi işlemlere giriştiğini ve finansman sağlama üzerine çalıştıklarını görüyoruz. Ülkemizde de son zamanlarda birtakım yasal düzenlemeler yapıldı. Bu sebepler ötürü de bankacılığın odaklandığı alanların çeşitlendiğini ve büyüme potansiyeli yüksek olan alanlara doğru genişlediğini düşünüyorum.”
‘Z kuşağı kendini rahat ifade ettiği yerleri seviyor’
Birkaç yıl önce bankacılara iş ortamında uzak gelen Z kuşağı kavramıyla artık iç içe olduklarını belirten Ömür Tan, bu kuşağa yaklaşımlarını şöyle ifade ediyor: “Yeni kazandığımız müşterilerin büyük çoğunluğu Z kuşağından… Şu an işe alımlarımızdaki yaş grubunun birçoğu Z kuşağı. Ben biraz da şu çerçeveden bu konuya bakmak istiyorum. Z kuşağının öncelikleri, istekleri ve hayata bakışı gerçekten farklı. Benim için müşteriyi de, çalışanı da tanımak, anlamak, ihtiyaç ve beklentilerine yanıt verebilmek çok önemli. Z kuşağı tamamen internetin olduğu ve kaynaklara erişimin kolaylaştığı bir dönemde büyüdükleri için onlara ulaşım kanallarınız farklılaşıyor ayrıca ben Z kuşağının daha duyarlı ve hızlı hareket ettiğini düşünüyorum. Kendileri açısından fayda yaratacak çözümlerin yanı sıra topluma dair faydalar, çevresel sorumluluklar gibi faktörler de onların yaşamını etkiliyor. Müşteri açısından baktığımızda biz Z kuşağına sadece bir bankacılık hizmeti veren değil baştan sonra çok iyi bir finansal deneyim sunan bir banka olma arzusuyla çalışıyoruz. Onların yönlendirmeleri ve istekleri bizim için çok değerli ve bu doğrultuda aksiyonlar alıyoruz. Çalışan açısından ise Z kuşağı hiyerarşik yapıdan biraz daha uzak, kendini daha rahat ifade edebildiği yerleri seviyor. Biz de banka olarak onların mutlu hissetmeleri ve kurum bağlılıklarının yüksek kalabilmesi adına farklı çalışma modelleri ve alternatifler ile onları destekliyoruz. Bu kapsamda Z kuşağı çalışanların farklılaşan düşünce yapıları ve isteklerini de dikkate alarak yöneticilerimize gerekli eğitim ve yönlendirmeleri de düzenli yapıyoruz.”